Powered By Blogger

29 Kasım 2019 Cuma

Nur-u Osmaniye Camii

İstanbul'un en canlı noktasına, Kapalıçarşı'nın Cağaloğlu ve Çemberlitaş'a açılan kapısının önünde yer alan Nuruosmaniye Camii'nin yerinde, daha önceden Şeyhülislam Sadeddin Efendi'nin eşinin mescidi bulunuyordu. 1748'de bu yapı yıkılmaya yüz tutunca, Sultan I. Mahmud'un emriyle cami ve külliyenin yapımına başlanmıştır. Sultan 1. Mahmud'un ölümüyle, kardeşi 3. Osman tarafından 1755 yılında tamamlanmıştır. Bu yüzden, "Osman'ın nuru" anlamında Nuruosmanî olarak adlandırılmıştır. Mimarı Mustafa Ağa ve yardımcısı Simon Kalfa'dır (Mimar Simeon).

 Nuruosmaniye, Klâsik Dönem'in izlerinin azaldığı, Avrupa mimarisinin etkilerinin görüldüğü bir yapıdır. Barok üslûbunun ilk örneği olan bu karakteristik caminin iç avlusu, klâsik plân esasından bütünüyle ayrılmıştır. Yarım daire şeklinde 12 sütun üzerine oturan 14 kubbesi bulunmaktadır. Caminin iç kısmı kare plân üzerine yapılmıştır ve mihrabı çıkıntılıdır. Eteği 32 pencere ile çevrili yüksek kubbe, duvarlar üzerine oturan kemerler tarafından taşınmaktadır. Cami, beş sıra halinde 174 pencere tarafından aydınlatılmaktadır. Pencereler alçıdan ve Barok stilindedir. İç bezemelerinde en göze çarpan unsur kubbesinde ve duvarlarındaki hatlardır. İki şerefeli iki minaresi vardır. Kurşun yerine taş alemler ilk kez bu minarelerde kullanılmıştır. Caminin iç avlusunda şadırvan yoktur. İki kapılı geniş dış avlusu, Kapalıçarşı ile Cağaloğlu ve Çemberlitaş arasında geçiş yolu olarak kullanılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DİZDARİYE CAMİİ

 Dizdariye Camii’nin kitabesinde yaptıran şahsın “Mehmet bin İbrahim es-Said el-Askeri” diye ismi yazılıdır. Bazı kayıtlarda bu isim “Dizdar...